ENGLISH
ENGLISH
ARA ENGLISH
KAPAT

Türk Hukuku ve Yargıtay Kararları Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Örnek Değerlendirme

05.10.2020 - Av. Yağmur Turan

Değerlendirme Konusu


Akreditif bankalarında ithalat akreditifleri (teyitli akreditif veya teyitsiz akreditif) kapsamında, bankaya gelen vesaiklerin, bankanın ilgili şubesine iletilmesi sırasında kargoda kaybolması sonucunda bankanın, müşterisine (amir) karşı sorumluluğu ile müşteriye yapılacak bir bilgilendirmenin söz konusu sorumluluktan kurtulmanın mümkün olup olmadığına dair hukuki görüşlerimizdir. 


Önemle belirtmek isteriz ki, aşağıda yer alan değerlendirmelerimiz, Türk hukuku ve 600 sayılı Yeknesak Kuralları (“UCP Kuralları”) hükümleri dikkate alınarak hazırlanmış olup, her bir somut olay özelinde (taraflar arasındaki sözleşme/akreditif şartları/uygulanacak hukuk gibi hususlar göz önüne alınarak) konunun ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.


Türk Hukuku ve Yargıtay Kararları Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu ve Sınırları


Öncelikle bildiğiniz üzere; Bankalar devletin yoğun denetimi ve müdahalesi altında bulunan ve kendileri için belirlenmiş özel ilkelere uymak şartıyla faaliyet gösterebilen kuruluşlar olup, Yargıtay’ın pek çok kararında “güven kurumu” olarak kabul edilmektedir.


Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.09.2019 tarihli, E. 2017/11-129, K. 2019/961 sayılı kararında “Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir ( Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106 ). 


O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir.


Zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren ve somut olaya uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun ( 818 Sayılı BK ) 99/2'nci ve 100/3'üncü ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ( 6098 Sayılı TBK ) 115/3'üncü ve 116/3'üncü ) maddeleri gereğince, özel yasa ile kuruldukları ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanındığı için bankaların, hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır. 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ( 6762 Sayılı TTK ) 20/2'nci ( 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ( 6102 Sayılı TTK ) 18/2'nci ) maddesi gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdı” denilerek bankaların güven kurumu olarak özen yükümlülüklerinin ve sorumluluklarının ağırlaştırılmış olduğuna değinilmiştir. 

 

Ayrıca, bankaların sorumluluklarına ilişkin olarak Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 115. maddesinin üçüncü fıkrası da uygulama alanı bulacaktır. Söz konusu hükme göre, uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. 

 

UCP Kuralları kapsamında Bankaların Hukuki Sorumluluğu ve Sınırları


UCP Kuralları kapsamında ise bankaların sorumluluklarına belirli sınırlar getirilmektedir. UCP Kuralları’nın 35. maddesine göre, bir banka, mesajlar, mektuplar veya belgeler akreditifte belirtilen şartlara göre iletildiğinde veya gönderildiğinde veya akreditifte bu gibi şartların bulunmaması halinde gönderi/teslim servisini kendi seçimiyle belirlemiş olduğunda, herhangi bir mesajın iletilmesinde veya mektupların veya belgelerin tesliminde ortaya çıkan gecikme, yolda kaybolma, bozulma ve diğer hatalardan kaynaklanan sonuçlardan dolayı hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üstlenmez. 


Ancak UCP Kuralları’nın 35. maddesi, bankalar arası belge gönderiminde ortaya çıkan kaybolma durumlarına ilişkin düzenlendiğinden, bankanın iç işleyişi sırasında vesaiklerin kaybolması ihtimali için söz konusu maddenin uygulanabilirliğinin olmadığı kanaatindeyiz.


Değerlendirmelerimiz

 

Tüm bu bilgiler ışığında, Türk hukuku kapsamında, bankanın sorumluluğunun her durumda doğacağına dair kesin bir yorumda bulunmak da doğru olmayacaktır.


Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09.05.2017 tarihli ve E. 2015/15330, K. 2017/2742 sayılı kararında bankanın kaybettiği senetlerden sorumluluğu incelenmiş ve “Davacı alacaklının protesto amacıyla bankaya teslim ettiği senetlerin banka şubesi tarafından kaybedilmesi neticesinde, aldığı zayi kararının akabinde senet borçlusu aleyhine icra takibi başlatmış, ancak senet borçlusunun malvarlığını başkaları üzerine aktararak mal kaçırması nedeniyle senet bedellerini tahsil edememiştir. Davacı uğradığı zarardan dolayı bankayı sorumlu tutmuşsa da; Mahkeme tarafından, senet bedellerinin tahsil edilemeyişi ile senetlerin zayii edilmesi arasında illiyet bağının olmadığı, senetlerin vadesinde takibe konulması halinde tahsilinin mümkün olduğunun davacı tarafından somut bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar isabetlidir.” şeklinde karar verilerek, bankanın sorumluluğu kabul edilmemiştir.

 

Akreditif kapsamında sayılan vesaiklerin banka genel müdürlüğünden, bankanın ilgili şubesine kargo yoluyla gönderilmesi sırasında kaybolması varsayımında müşterinin, bankayı sorumlu tutma ihtimali gündeme gelebilecektir; zira bankaların güven kurumu olarak kabul edilmesi ve sorumluluklarının ağırlaştırılmış olması nedeniyle vesaiklerin, şubeye gönderilmesi hususunda banka tarafından gerekli özenin gösterilmediği iddia edilebilecektir.

 

Banka tarafından vesaiklerin genel müdürlüğe ulaşması sonrasında, müvekkile gönderilen bilgilendirme e-postasında “İlgili vesaikler Müdürlüğümüzce incelendikten sonra Şubemize kargo ile gönderilecektir, talep etmeniz durumunda vesaikler kargoya verilmeyecek, Müdürlüğümüzden tarafınızca teslim alınabilecektir” şeklinde bir ibare eklenmesi ve bankanın sorumluluğunun tamamen kaldırılmasının veya hafifletilmesinin, TBK’nın 115. maddesine aykırı olabileceği kanaatindeyiz.

 

Alternatif olarak müşteriden; 


(a) Genel müdürlüğe gelecek olan vesaiklerin, bankanın ilgili şubesine gönderilmesine ve doğabilecek kayıplardan müşterinin sorumlu olduğuna dair beyanı içeren yazılı bir talimat formu alınması ya da,


(b) Banka tarafından müşteriye iletilecek bilgilendirme e-postası içerisinde yer alacak bir linke, müşterinin tıklaması suretiyle ilgili vesaiklerin kargo ile şubeye gönderilmesi talebi ile doğabilecek kayıplardan müşterinin sorumlu olduğuna dair beyanı içeren (elektronik ortamda talimat verenin müşteri olduğunu teyit edecek bir sistem vasıtasıyla) talimat alınması düşünülebilecektir. Bu durumda, banka tarafından vesaiklerin müşteri talimatı üzerine ve müşteri adına vekaleten şubeye gönderildiği şeklinde bir savunma yapılması ihtimali doğabilecektir. Bu durumda olası bir uyuşmazlık halinde taraflar arasındaki ilişki, TBK’nın 502. maddesi uyarınca vekalet ilişkisi olarak değerlendirildiği takdirde, bankanın bu işi müşterisi adına yaptığı görüşü savunularak, TBK’nın 507. maddesi (Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.) kapsamı ile sınırlı olacak bir sorumluluğun var olduğunun savunulması ihtimali doğabilecektir. 

 

Diğer yandan, bankanın kargo vasıtasıyla vesaikleri göndermesi ve kargonun yardımcı kişi olarak değerlendirilmesi durumunda ise, bankanın TBK’nın 116. maddesi (Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. … Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.) kapsamında sorumluluğunun doğması ihtimali de olabilecektir.